Lagari Hasan Çelebi, Roketle Dikey Uçan İlk İnsan

Lagâri Hasan Çelebi, IV. Murad Han zamanında barut macunundan hazırlanmış fişekler vasıtasıyla roketle dikey uçuşu başarıyla sonuçlandırmış Osmanlı bilginidir.

Füzeciliğin atası olan ünlü Türk bilim adamı Lagâri Hasan Çelebi, XVII. yüzyılın başlarında barut dolu haznesi olan bir basit hava roketi ile ilk kez havalanmayı başarmıştır. Uçuş 1633 yılında, dönemin Osmanlı padişahı IV. Murad’ın kızının doğum günü kutlamalarında sergilenmiştir. Lagâri Hasan Çelebi’nin yaklaşık 300 metre kadar havalandığı ve 20 saniye boyunca havada kaldığı ölçülmüştür. Kendisine bağlı bulunan kanatlar sayesinde Boğaziçi’ne oldukça yumuşak bir iniş yapmıştır. İlk önceleri sultan tarafından da desteklenen Hasan Çelebi, daha sonra ulemânın (Osmanlı’da hukukçu, öğretim üyesi ve din adamlarının oluşturduğu sınıf) baskısı ile yargılanmış ve Kırım’a sürgüne gönderilmiştir. O dönemin koşulları içerisinde bu teknolojik gelişmenin arkası belki de bu radikal tutum nedeniyle gelmemiştir. Bir başka ilginç nokta da modern anlamda ilk roket çalışmalarının bugün Kırım’ın içinde bulunduğu Ukrayna’da başlamış olmasıdır.

Lagari Hasan Çelebi

Lagâri Hasan Çelebini hayatı hakkındaki bilgiler sadece Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde anlattıklarına dayanır.

Evliya Çelebi’ye göre 1632-33 yılında, IV. Murad’ın kızı Kaya Sultan’ın doğumu nedeniyle yapılan şenlikler sırasında 50 okka barut macunundan yedi kollu bir fişek icat etmiş, “Padişahım, seni hudâya ısmarladım, İsa Nebi ile konuşmaya gidiyorum” diyerek Sarayburnu’nda IV. Murad’ın huzurunda fişeğe binmiş, yardımcılarının fişeği ateşlemesiyle havaya yükselmiştir; havada iken yanındaki fişekleri ateşleyince denizin yüzü aydınlanmış, büyük fişeğinin barutu kalmayıp yere doğru düşerken de ellerindeki kartal kanatlarını açıp Sinan Paşa Köşkü önünde denize inmiştir. Oradan da yüzerek padişahın huzuruna gelmiş ve, “Padişahım, İsa Nebi sana selam etti” diyerek şaka yapmıştır.

Sultan Murad, Hasan Çelebi’ye bir kese ak­çe vermiş, ayrıca onu yetmiş akçe yevmiye (günlük) ile sipahi yazdırmıştır.

İlk önceleri sultan tarafından desteklenen Hasan Çelebi, daha sonra ulemanın baskısı ile yargılanmış ve Kırım’a sürgüne gönderilmiştir. Evliya Çelebi’nin belirttiğine göre Lagari, Kırım’a Selamet Giray Han’ın yanına giderek orada vefat etmiştir.

Yâr-ı gâr-ı sâdıkımız” demesinden Ev­liya Çelebi’nin yakın dostlarından olduğu anlaşılan Hasan Çelebi’nin barutun itme gücüne dayalı, tepki prensibiyle çalışan iptidai bir füze ile havaya yükselerek ya­vaşça denize inme olayının, Evliya Çelebi’nin anlattıklarına dayanılarak yapı­lan hesaplamalar sonucunda mümkün olabileceği görüşüne varılmıştır. Bu he­saplamalara göre Lâgarî’nin bu iptidai ro­ketle 250 m. kadar havaya yükselmiş ola­bileceği, “Deniz yüzünü aydınlattı” şek­lindeki ifadeden burada iken ateşlediği öteki fişeklerle muhtemelen yönünü de­ğiştirdiği, iki elinde tuttuğu kartal kana­dı biçiminde tanımlanan şeyin bir tür pa­raşüt görevi gördüğü ve bu sayede ya­vaşça denize indiği anlaşılmaktadır. Lagari Hasan Çelebi’nin Ankara Türk Hava Kurumu Müzesi’nde bir heykeli bulunmaktadır.

Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nden

Lagâri Hasan Çelebi, Murad Han’ın Kaya Sultan nam duhteri pakizesi vücude geldiği gece akube şadmanlığı oldu. Lagari Hasan, elli okka barut macunundan yedi kollu bir fişeng iacad etti. Sarayburnu’nda Hünkâr huzurunda fişenge bindi ve şakirdleri fişengi ateşlediler. Lagari, “Padişahım seni Hüda’ya ısmarladım” diyerek temcid ve tevhid ile evci asumana huruc eyledi…

Denize indi…

Yanında olan fişengleri ateş edip ruyi deryayı çeragan eyledi. Bam-ı felekde fişengi kebirinin barutu kalmayıp da zemine doğru nüzul ederken, ellerinde olan kartal kanatlarını açıp Sinanpaşa Kasrı önünde deryaya indi. Oradan şenaverlik ederek uryan huzurı padişahiye geldi. Zemini bus ederek selam verdi. Bir kise akça ihsan olunup yetmiş akça ile sipahi yazıldı. Sonra Kırım’da Selamet Giray Han’a gidüp orada merhum oldu. Rahmetli yar-i gaar-ı sadıkımız idi.”

Konuyla ilgili Hava Harp Okulu sitesinde şöyle bir değerlendirme vardır: “Evliya Çelebi’nin verdiği bilgilere göre inceleyecek olursak; çok evvelinden roket ve fişek bilgisi olan Osmanlı Türkleri barut macunundan yapılı havai fişekleri ve yanış hızının azaltılıp çoğaltılması tekniğini bilmekte idiler. 50 okka barutlu 7 fişekli roket 64 kg ağırlığındadır ki, fişek ağırlıkları birbirine eşitse her biri takriben 9 kg’dır. O zaman yapılan barutun saniyede 450-600 gram yandığı kabul edilebilir. O halde 7 fişek beraberce 15-20 saniye arasında yanarak Lagari Hasan Çelebi’ye hız temin edecektir. Hasan Çelebi’nin roket fişekli aracı ve ilkel paraşütü ile ağırlığı 165 kg farz edilmiştir. Roketlerin cer kuvveti fişek başına saniyede 25 kg kabul edilirse tekmil fişek 175 kg cer kuvveti verecektir. Bu cer kuvvetinin takatli uçuş boyunca sabit kalacağı kabul edilmiştir. Roketin 15 saniye sonra barutu biterken hızı 115 km/saat, yükseldiği irtifa 215 m olacaktır. Bundan sonra son hızı ile bir süre yükselmeye devam edecektir.”

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

close

22 Bin Üyemize Katılın