Enerji Ekonomisi ve Çevresel Sürdürülebilirlik: Türkiye Perspektifiyle Derinlemesine Bir İnceleme

Enerji, toplumsal refah ve ekonomik kalkınmanın temel taşlarından biridir. Sanayi, ulaşım, tarım ve dijital hizmetler gibi pek çok sektör enerjiye bağımlıdır. Ancak enerji üretimi ve tüketimi, çevresel sürdürülebilirliği tehdit eden başlıca faktörlerden biridir. Enerji ekonomisi, kaynak verimliliği ile çevresel maliyetleri bütüncül bir şekilde ele alarak bu ikilemi çözmeyi hedefleyen disiplinler arası bir alandır.

Türkiye, gelişmekte olan bir ülke olarak artan enerji talebiyle karşı karşıyadır. Bu talep artışı, enerji arz güvenliği, dışa bağımlılık, fiyat dalgalanmaları ve çevresel etkiler gibi çok katmanlı sorunlar yaratmaktadır. Türkiye’nin ekonomik büyümeyi sürdürmesi ve Paris Anlaşması kapsamında 2053 net sıfır karbon hedefine ulaşması, enerji-ekonomi-çevre dengesinin etkili bir şekilde yönetilmesini gerektirmektedir. Enerji verimliliği, ekonomik kalkınma ve çevresel sürdürülebilirlik arasında kritik bir köprü oluşturur. Türkiye’de artan enerji talebi, enerji verimliliği politikalarının önemini her geçen gün artırmaktadır. Bu çalışma, enerji verimliliği perspektifinden Türkiye’nin enerji ekonomisini ve çevresel etkilerini kapsamlı bir şekilde analiz etmeyi amaçlamaktadır.
enerji ekonomisi

Enerji Ekonomisi: Kuramsal Çerçeve ve Kavramsal Arka Plan

Enerji ekonomisi, enerjinin üretim, dağıtım ve tüketim süreçlerini ekonomik ilkelerle analiz eden bir disiplindir. Kaynak kıtlığı, dışsallıklar, piyasa başarısızlıkları ve devlet müdahaleleri bu alanda temel kavramlardır.

Negatif dışsallıklar, özellikle çevresel alanda belirgindir. Fosil yakıtların yakılmasıyla ortaya çıkan karbon emisyonları, iklim değişikliğini hızlandırmakta ve toplumsal maliyetler oluşturmaktadır. Bu nedenle devletler, karbon vergisi, emisyon ticaret sistemleri ve yenilenebilir enerji teşvikleri gibi araçlarla bu sorunlara müdahale etmektedir.
İstatistiksel Not: Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, küresel enerji kaynaklı karbon emisyonlarının %87’si fosil yakıtlardan kaynaklanmaktadır (IEA, 2023). Türkiye’de bu oran yaklaşık %73’tür (TÜİK, 2023).

Türkiye Enerji Sisteminin Yapısal Analizi

Türkiye’nin enerji arz yapısı büyük ölçüde dışa bağımlıdır. 2024 itibarıyla birincil enerji arzının %70’ten fazlası ithal fosil yakıtlardan sağlanmaktadır (EPDK, 2024). Özellikle ithal kömüre dayalı termik santraller, çevresel etkiler açısından ciddi bir sorun teşkil etmektedir.

Kurulu gücün yaklaşık %55’i yenilenebilir kaynaklardan oluşsa da, enerji üretiminde doğalgaz ve kömür hâlâ belirleyici bir rol oynamaktadır. Bu durum, ekonomik kırılganlık ve enerji güvenliği riskleri yaratmaktadır.

Enerji Üretiminin Çevresel Etkileri

Enerji üretimi, karbon emisyonları, hava kirliliği, su tüketimi ve biyo-çeşitlilik kaybı gibi çevresel sorunlara yol açmaktadır. Türkiye’de Afşin-Elbistan, Zonguldak, Soma ve Çan bölgelerindeki kömür santralleri, bölgesel hava kirliliğinde önemli bir rol oynamaktadır.

TÜİK 2022 verilerine göre, Türkiye’nin toplam sera gazı emisyonlarının %71’i enerji sektöründen kaynaklanmaktadır.

Fosil Yakıt Sübvansiyonlarının Ekonomi ve Çevre Üzerindeki Etkisi

Fosil yakıt sübvansiyonları, hükümetlerin kömür, doğalgaz ve petrol gibi kaynakları yapay olarak ucuzlatmasıyla oluşur.

Türkiye’de bu sübvansiyonlar, vergi indirimleri, fiyat destekleri ve altyapı yatırımları gibi doğrudan ve dolaylı yollarla uygulanmaktadır. Fosil yakıt sübvansiyonları, çevresel açıdan “ters teşvik” oluşturmakta, kamu kaynaklarının verimsiz kullanılmasına ve emisyonların artmasına neden olmaktadır. Türkiye’de karbon fiyatlandırma mekanizmalarının bu sübvansiyonların yerine geçmesi kritik önem taşımaktadır.

Bu destekler, kısa vadede enerji maliyetlerini düşürse de, uzun vadede çevresel zararlara yol açmakta ve yenilenebilir enerji yatırımlarını gölgede bırakmaktadır.

IMF’ye göre, 2022 yılında Türkiye’deki fosil yakıt sübvansiyonları yaklaşık 9 milyar dolar seviyesindedir ve eğitim bütçesinin %15’ine denk gelmektedir.

Türkiye İçin Stratejik Politika Önerileri

Fosil Yakıt Sübvansiyonlarının Kaldırılması: Sübvansiyonlar kademeli olarak kaldırılmalı, yerine ihtiyaç sahiplerine yönelik doğrudan gelir transfer mekanizmaları getirilmelidir.

Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi (ETS): Karbon fiyatlandırması uygulanmalı ve ETS kurulmalıdır.

Yenilenebilir Enerji Teşvikleri: Yerli ekipman üretimine yönelik teşvikler artırılmalı, enerji AR-GE fonları genişletilmelidir.

Enerji Verimliliği ve Yeşil Finansman: Yeşil finansman araçları yaygınlaştırılmalı, kamu-özel sektör iş birliği desteklenmelidir.

Sonuç

Enerji ekonomisi ve çevresel sürdürülebilirlik arasındaki denge, Türkiye’nin kalkınma hedeflerini ve iklim değişikliğiyle mücadele vizyonunu şekillendirmektedir. Fosil yakıtlara dayalı büyüme modeli artık sürdürülebilir değildir.

Karbonsuzlaşma, dijitalleşme ve toplumsal farkındalık üzerine inşa edilecek yeni bir enerji paradigması, Türkiye’nin hem ekonomik hem de çevresel hedeflerine ulaşmasında kritik bir rol oynayacaktır.

Kaynakça

-Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), 2023, World Energy Outlook.
-Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2023, Sera Gazı Emisyon İstatistikleri.
-Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), 2024, Elektrik Piyasası Gelişim Raporu.
-Hazine ve Maliye Bakanlığı (HMB), 2024, Bütçe Gerçekleşmeleri Raporu.
-Uluslararası Para Fonu (IMF), 2023, Fossil Fuel Subsidies Database.

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

close

22 Bin Üyemize Katılın