Fosil yakıtlar grubundan hidrokarbon esaslı doğal gaz, yer altında gözenekli kayaların boşluklarına sıkışmış olarak yada petrol yataklarının üzerinde gaz halinde büyük hacimler şeklinde bulunur.
Yerkabuğunun altında, belli jeolojik oluşumlarla gerçekleşen, metan ve hidrokarbonlardan oluşan yanıcı, renksiz, kokusuz ve havadan hafif bir gaz karışımıdır. Bir petrol türevidir. Yakıt olarak önem sıralamasında ham petrolden sonra ikinci sırayı alır.
İşlemlenmemiş Doğal Gazın Temel Elemanları
Doğal Gaz Tarihi
Doğal gaz ne olduğu anlaşılmadan önce insanlara gizemli bir olay gibi görünmüştür. Yeraltındaki gaz sızıntılarının, örneğin şimşek çakması nedeniyle yanmaya başlamasını pek çok medeniyet hayret ve şaşkınlıkla karşılamış ve bu olaylar, yerin derinliklerinden yaratılan bir işaret kabul edilerek pek çok batıl inancın kökü olmuştur.
Bu tip alevlerin en meşhur olanı antik Yunanistan’daki Parnassus Dağı’nda bir çoban tarafından görülmüş ve bunun bir kehanet olduğu düşünülerek alevin oluştuğu yere bir mabet yapılmıştır. Bu gibi alev kaynakları Hindistan, Yunanistan ve Eski İran inançlarında doğa üstü güçler olarak kabul edilmiştir.
Çinliler bu alevlerden yararlanmaya başlamışlardır; gaz sızıntılarının bulunduğu alanları belirleyerek bambulardan boru hatlarıyla gazı çeşitli bölgelere taşımış ve deniz suyunu ısıtarak tuzundan arındırıp içme suyu elde etmişlerdir. Marco Polo gezileri sırasında Bakü’deki Zoroastrian ateş tapınağında yüzyıllardan beri yanmakta olan doğal gaz alevlerini tespit etmişti.
Avrupa’da 1659’da İngiltere’de bulunan doğal gaz 1790’da yaygın kullanıma girdi. Doğal gazın ilk olarak modern üretim ve tüketim tekniklerine A.B.D.’de rastlanmaktadır. William Hart 1821 yılında doğal gazı ilk defa şehir aydınlatmasında kullandı.
İlk endüstriyel kullanım 1841 yılında ABD’nin West Virginia eyaletinde yapılan tuz üretimidir. 1855 yılında Robert Wilhem Bunsen’in mavi alev gaz ocağını geliştirmesiyle evsel kullanımı gerçekleştirildi.
1920’lerde boru hattı taşımacılığı yöntemlerinin uygulamaya konulmasıyla hızla artan doğal gaz kullanımı, özellikle II.Dünya Savaşı’ndan sonra sürekli olarak gelişti.
Doğal Gazın Oluşumu
Doğal gaz konvansiyoneldir ve konvansiyonel olmayan doğal gaz türleri arasında kaya gazı, kum gazı ve kömür gazı bulunur.
Doğal Gazın Sistematik Jeolojisi
Konvansiyonel doğal gaz depozitleri çok pratik ve kolay kaynaklardır, üzerlerinde çok fazla araştırma, inceleme ve ekonomik etütler yapılmış, teknolojiler üretilmiştir.
Konvansiyonel olmayan kaynaklar zordur, teknoloji henüz bu alanlara girmemiştir veya çok pahalıdır, dolayısıyla buralar gaz elde edilmesi henüz ekonomik olmayan yataklardır.
Ancak bugün konvensiyonal olmayan kaynak yeni teknolojilerin veya proseslerin geliştirilmesiyle konvansiyonel duruma gelebilir.
Doğal gazın diğer bir tanımı bulunduğu yatakta ham petrolle bir arada olup olmadığını belirtir; bağlı (associated) doğal gaz ham petrol yataklarında bulunan doğal gazı tanımlar, bir yatakta önemli miktarlarda petrol olmadığında doğal gaz bağımsızdır (non-associated).
Doğal Gazın Bileşenleri
Doğal gazı oluşturan hidrokarbon bileşikleri, yeraltındaki petrolün de bileşenleridir. Doğal gaz geçmişte petrol üretimi esnasında ortaya çıkan yararsız bir atık olarak görülmüş ve petrol üretim tesislerinde yakılarak uzaklaştırılmıştır.
Günümüzde ise değerli ve stratejik bir enerji kaynağı olarak sıklıkla evlerde ve endüstride kullanılmaktadır.Hidrokarbonların ve dolayısıyla petrol ve gazın yeraltında nasıl oluştuğu kesinlikle bilinmemekle birlikte, 20. yüzyılın başından beri süregelen bilimsel araştırma sonuçları, tüm hidrokarbonların yaşamını yitirmiş canlıların artıklarının durgun deniz ve göl gibi ortamların tabanında birikmesiyle oluşmaya başladıklarını ortaya koymaktadır.
Deniz, göl veya akarsularda yaşamını yitirmiş olan bitkisel ve hayvansal canlılar (yani ölü organizmalar) akarsuların bu ortamlara taşıdığı kum, kil ve mineral tanecikleri ile birlikte dibe çökerek yığılır. Bitkisel ve hayvansal kökenli malzemeler mikroskopik boyuttan gözle görülebilecek boyuta kadar değişen büyüklüklerdeki organik artıklardan oluşur.
Milyonlarca yıl süren bu çökelme ve yığılma olayı tüm çökel malzemenin kalınlığının artmasına neden olur. Ancak, artan kalınlıkla birlikte çökellerin tabana uyguladıkları ağırlıkta artar.
Önce çökelen ve altta kalan kayaç bileşenleri sürekli artan üst ağırlık etkisi altında sıkılaşmaya ve birbirlerine tutunmaya başlarlar.
Organik artıklar da, sıkılaşan katı tanecikleri arasında gözenek adı verilen çok küçük boşluklarda ve çatlaklarda su ile birlikte sıkışırlar ve yer altındaki ısı, radyoaktif element ışıması, bakteri etkisi ve üst ağırlık baskısı gibi etkenler altında kimyasal bozunmaya ve moleküler değişime uğrarlar.
Yüz binlerce, milyonlarca yıl sürebilen bu bozunma sürecinde organik kökenli katılar, sıvılar ve gazlar oluşmuştur. Bunlardan sıvılar ve gazlar bozunmalarını sürdürerek bizim algıladığımız anlamda ham petrole ve doğal gaza dönüşmüşlerdir.
Kaynak: UGETAM
2 yorum
Doğalgaz, petrol çok derinlerde karbon ile hidrojenin reaksiyonuyla oluşur oluşurken çok büyük patlama, ısı, basınç, deprem meydana gelir. Çok derinlerde her zaman oluşarak derinlerden yüzeye doğru çıkar.
Dünya küresinin ilk zamanlarında yüzeyden 200km derinliğe kadar kısım karbonatlı su ile kaplı olduğu zaman uzayda merkezinde ağır maddelerin (demir, bakır, krom, gümüş, altın, kobalt, nikel,) olduğu bir yıldız parçalanır parçalar asteroit olarak Dünya küresinin etrafındaki 200km karbonatlı su içine inerek yerleşir. Uzaydan gelen maddeler oksijensiz saf halde olduğundan demir suyun oksijenini alır hidrojeni açığa çıkarır. Diğer tarafta krom karbonatın oksijenlerini alarak karbonu açığa çıkarır. Açığa çıkan hidrojen ve karbon çok miktarda birikimi reaksiyon şartları oluştuğu zaman çok büyük patlama, ısı, basınç, depremle ilk önce DOĞALGAZ zincirleme reaksiyonla PETROL oluşur. Derinlerden yüzeye çıkar.