İnşaat Mühendisleri, olası büyük bir deprem senaryosu için, binanın taşıyıcı elemanlarını ve içinde yaşayan insanların can güvenliğini sağlamak için tasarım yapmaktadırlar. Halbuki, büyük bir deprem sonrası mali kayıp tabloları incelendiğinde, mali kayıpların en büyük bölümünü yapısal olmayan elemanlardaki hasarın oluşturduğunu görebiliriz.
Dışarıdan bakıldığında hasarsız gözüken, taşıyıcı elemanlarında hasar olmayan bir binanın içerisine girildiğinde, sadece kendi ağırlığını taşımak için askılanmış ve doğru sismik koruma uygulanmamış tesisatların, tavaların ve diğer tavana asılı ekipmanların, yüksek deprem ivmesi nedeni ile hasar gördüğü ve binanın kullanılamaz hale geldiği gözlemlenebilir. Bu durum özellikle deprem sonrası hemen hizmet vermesi gereken kritik binalar için (ör. hastaneler, ulaşım ve haberleşme yapıları vb.) daha büyük önem taşımaktadır.
Sağlık bakanlığı bu bağlamda, 2013 yılında yayınladığı bir genelge ile, 1. ve 2. derece deprem bölgesindeki, 100 ve üzeri yatak kapasiteli tüm devlet hastanelerinde sismik izolatörler ile deprem yalıtımını zorunlu hale getirmiştir.
Deprem yalıtımı, binaya etkiyen deprem ivmelerini dolayısı ile deprem kuvvetlerini çok büyük oranda sönümleyerek, sadece bina taşıyıcı sisteminin değil aynı zamanda diğer muhteviyatın (tesisatlar, ivmeye hassas cihazlar vb.) deprem sırasında korunmasını sağlamaktadır. Fakat bu azaltma deprem etkilerini tamamen yok etmediği için tesisatlarda sismik koruma yapılmasına gerek olmadığı anlamına gelmemektedir.
Bu bildiride, 18 Mart 2018, 30364 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak, 1 Ocak 2019 tarihi itibari ile resmi olarak yürürlüğe giren Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’ne (TBDY) göre elektrik ve mekanik tesisatların sismik koruma hesabı tariflenmektedir. Ayrıca yine TBDY’e göre deprem yalıtımlı binalarda sismik koruma hesabı gereksinimi irdelenmektedir.