Jeolojik yapısı itibari ile Batı Anadolu en önemli jeotermal potansiyeli olan sahalarından biridir. Bölgede üretilen jeotermal akışkan elektrik enerjisi üretimi ve ev ve sera ısıtmacılığında kullanılmaktadır. Özellikle Ege Bölgesi, graben alanları boyunca önemli jeotermal sahalara sahiptir. Bu sahalarda son zamanlarda derinliği 4000 m’ye ulaşan çok sayıda üretim kuyusu açılmaktadır.
Üretim kuyularından elde edilen jeotermal akışkanlar kullanıldıktan sonra re-enjeksiyon kuyuları ile tekrar rezervuara basılmaktadır. Çevre kirliliğini önlenmesi ve rezervuarın sürdürülebilirliği için bu tip bir kapalı sistem işletme önem arz etmektedir. Batı Anadolu’daki jeotermal akışkanlar, yüzey ve yeraltı suları için yüksek toksisiteye ve önemli çevresel risklere sahip olduğu bilinen bor ve arsenik açısından oldukça zengindir.
Bölgede yapılan çalışmalar sonucunda, (i) jeotermal akışkanın fay sistemler boyunca doğal yukarı doğru hareketi ile yüzeysel yeraltısuyu akiferine sıcak jeotermal suyun karıştığı, (ii) jeotermal akışkanın bölgede hatalı bir şekilde delinmiş olan sondajlardan sızarak yukarı doğru hareket ettiği, (iii) hatalı re-enjeksiyon uygulamaları yapıldığı; ve (iv) yerüstü su kaynaklarına kontrolsüz jeotermal atık akışkanın deşarj edildiği tespit edilmiştir.
Özellikle hatalı açılan kuyulardan dolayı Alaşehir bölgesinde bazı dramatik sorunlar yaşanmıştır. 2012 yılında Alaşehir Ovası’nda jeotermal sondaj kuyu açılması esnasında önemli bir patlama kazası meydana gelmiş ve üç bölgede fay zonu boyunca önemli miktarda jeotermal akışkan yüzeye saçılmıştır. Bu veriler ışığında, graben alanlarındaki jeotermal akışkan üretim ve re enjeksiyon sondajlarındaki faaliyetlerin tüm teknik kural ve kaideler uyularak yapılması gerekliliğine yeniden vurgu yapılmıştır.
Özellikle, graben sondaj sahasının kapsamlı bir jeoteknik değerlendirmesi yapılmalı ve tüm riskler göz önünde bulundurularak kusursuz bir sondaj planı oluşturulmalıdır.
Aksi takdirde, sadece sondaj aşamasında değil, işletme süresi içinde de sorunlar meydana gelebilmekte ve bunun sonucu olarak jeotermal akışkanın yerüstü ve yeraltı sularına kontrolsüz olarak deşarj edilmesi söz konusu olabilmektedir. Sondaj sırasında jeotermal sondajların yapıldığı alüvyonel alanlarda sürekli izleme yapılması ve yasalarda belirtilen işletme kurallarına harfiyen uyulması ilgili risklerin azaltılmasına yardımcı olacaktır.