Bu broşür halkımızı radyasyon konusunda bilgilendirmek amacıyla yazılmıştır. Kolay anlaşılabilmesi için formatı -soru ve yanıtı- olarak hazırlanmıştır ve hiçbir matematik formül ve radyasyon birimi kullanılmamıştır.
Görsel ve yazılı medyada toplumda “radyasyon fobisi” oluşturan çok sayıda hatalı haber yer almaktadır. Bu haberler bilhassa geçmişte yaşanan talihsiz nükleer santral kazalarının sonuçlarına ve radyasyonun tıpta kullanılmasına yöneliktir. Bu tür yanlış bilgilerin çoğu zaman konunun uzmanı olmayan bilim adamlarınca aktarılması bu fobiyi daha da körüklemektedir. Radyasyonun kullanıldığı teknolojiler insan hayatını kolaylaştırmakta, medikal uygulamalarda ise hastalıklar erken teşhis edilmekte, tedaviler yapılmakta ve sonuçta insanların yaşamları kurtarılmaktadır.
Radyasyon korunmasında halen geçerli olan yöntemler, ortamda bulunan doğal radyasyonun bile kansere neden olabileceğini kabul etmektedir. Tanısal incelemelerde kullanılan radyasyon dozlarındaki risk, günlük hayatta karşılaştığımız diğer risklere kıyasla çok daha düşüktür ve uygulamaların yararları bu riskleri kabullenmemizi gerektirmektedir. Ülkemizde her yıl binlerce insan trafik kazasında ölmektedir, ancak yaşantının gereği olarak kimse ulaşım vasıtalarını kullanmamayı göze almamakta, küçük de olsa kaza riskini kabullenmektedir. Hastalıklarda kullanılan ilaçların reçetelerinde yazılan ve bazıları çok düşük olasılıkta da olsa ciddi yan etkiler birçok kişi tarafından dikkate bile alınmamaktadır. Ancak bazı incelemelerde radyasyon dozlarının arttığı ve bilhassa çocuk hastalarda konunun özel itina gerektirdiği de bir gerçektir. Medikal ışınlamalarda radyasyon dozlarının en fazla olduğu bilgisayarlı tomografide bir göğüs incelemesi modern sistemlerle bir nefes alıp verme süresinde yapılabilmekte, ışınlama sürelerinin böylesine kısalması daha geniş vücut bölgelerinin -bazen gereksiz yere ışınlanmasına- neden olmaktadır. Bu sistemlerde hastaların maruz kaldıkları radyasyon dozları oldukça azalmakla beraber her geçen gün daha fazla kişi tomografi incelemesi yaptırmakta ve sonuçta toplumda radyasyona bağlanabilecek kanser olgularının sayısı gittikçe artmaktadır.
Bu broşürde, radyasyonun hastalıkların tedavisindeki ve endüstriyel uygulamalardaki kullanımlarına yer verilmemiştir.
Birçok değerli arkadaşım kıymetli zamanlarını ayırarak yazdıklarımı gözden geçirdiler, çok yararlı önerilerde bulundular. Hepsine teşekkür ediyorum.
Yararlı olması dileklerimle…
Prof. Dr. Doğan Bor
Ankara üniversitesi Mühendislik Fakültesi
Fizik Mühendisliği Bölümü
RADYASYON NEDİR?
Halkımız için Bilgilendirme Kılavuzu
Atomun yapısı nasıldır?
Atom, içerisinde proton ve nötronlar bulunduran bir çekirdek ve bu çekirdeğin etrafında farklı yörüngelerde bulunan elektronlardan oluşur.
Atomun yapısının basit gösterimi
Radyoaktif atom nedir?
Çekirdeğinde dengeli sayıda proton ve nötron bulundurmayan atomlara radyoaktif atomlar denir. Proton-nötron sayısındaki dengesizlik atom çekirdeğinde ilave enerji olarak ortaya çıkar, bu enerji fazlalığı radyasyon (ışıma) olarak salınır. Bu salınım çekirdekteki proton sayısı nötron sayısı ile dengeleninceye kadar devam eder. Fotonlar, Alfa ve Beta parçacıkları bu radyasyonların en fazla bilinenleridir.
Radyoaktivite olayı
Radyasyon nedir? Hangi türleri vardır?
Bir kaynaktan (örneğin radyoaktif maddeden) dalga veya parçacık halinde salınan enerjidir. Görünür ışık, radyo ve mikro dalgalar iyonlaştırıcı olmayan radyasyonlardır. Enerjileri çok düşük olduğu için madde içerisine (insan vücuduna) giremeyip sadece maddenin atomlarını titreştirebilirler ve etkileştikleri ortamın sıcaklığını çok az bir miktar arttırabilirler. İyonlaştırıcı radyasyonların ise enerjileri çok daha büyük olduğundan madde içerisine girerek, atomların elektronlarını koparabilirler. Bu nedenle, insan sağlığını etkilemeleri söz konusudur.
Farklı enerjilerde (frekanslarda) iyonlaştırıcı ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyonlar
Radyoaktif bir kaynak ne kadar süre radyasyon salar?
Bu süre her radyoaktif izotopun kendine özgün “yarı ömrü” ile ifade edilir ve mevcut radyoaktif çekirdek sayısının yarıya düşmesi için geçen zamandır, yani her bir yarı ömür geçtiğinde aktivite de yarıya düşmektedir.
Radyasyon kaynakları nelerdir?
Doğal ve yapay radyasyon kaynaklarından söz edebiliriz. Doğal radyasyon, dünyanın oluşumundan beri var olan (hatta giderek azalan) doğal radyoaktif maddelerden ve uzaydan gelen kozmik ışınlardan oluşur. İnsan yapımı radyoaktif kaynaklar ve X-ışını üreten cihazlar yapay radyasyonlara örnek olarak verilebilir.
Doğal radyoaktif madde ne demektir?
Doğada bulunan bazı elementlerin radyoaktif olan yani radyasyon salan izotopları (farklı kütle ağırlığındaki türleri) vardır. Bu izotoplar birbirlerinden saldıkları radyasyonun türleri, enerjileri ve ne kadar süre radyoaktivitelerini devam ettirdiklerine göre farklılıklar gösterirler.
İnsanlar normal yaşamlarında ne tip radyasyona maruz kalırlar?
Tüm insanlar arkafon radyasyon olarak bilinen doğal radyasyona maruz kalırlar. Ayrıca radyasyonun kullanıldığı işlerde çalışanlar, tanısal amaçlı radyasyon uygulamasının söz konusu olduğu tıbbî incelemeleri yaptıranlar ilave radyasyona maruz kalabilirler. Tüm bu radyasyonlar düşük seviyede radyasyon olarak kabul edilir.
1) Kozmik ışınlar
2) Radon
3) Yerkabuğundaki doğal radyoaktif kaynaklar
4) Besinlerdeki radyoaktif kaynaklar
5) Endüstride kullanılan kaynaklar
6) Medikal uygulamalar
7) Nükleer tesisler
İnsanların maruz kaldıkları radyasyon kaynakları
Doğal radyasyon kaynakları nelerdir?
Yerkabuğunda, oturduğumuz binaların yapım malzemelerinde bulunan radyoaktif radonun doğal radyasyona katkısı neredeyse tüm kaynakların yarısı kadardır. Uzaydan gelen kozmik ışınlar, doğada bulunan diğer radyoaktif kaynaklar gene doğal radyasyona katkıda bulunurlar. Patates, muz gibi birçok yiyecekte ve içtiğimiz suda çok düşük miktarda doğal radyoaktif maddeler bulunur. İnsan vücudunda bile yaklaşık 4.000-5.000 tane radyoaktif çekirdek vardır (en fazla potasyum, uranyum ve radyum izotopları). Vücudumuz saniyede çevreye 400’den fazla foton salarken, arkafon radyasyonu nedeniyle saniyede 15.000 civarında fotonun bombardımanına uğrar. Yani adeta bir radyasyon sağanağı altındayız. Doğal radyasyon şiddeti, yer kabuğundaki radyasyon kaynaklarının miktarı ile konsantrasyonuna ve deniz seviyesinden olan yüksekliğe bağlı olarak doğal radyasyon şiddeti değişir.
Uçak yolculuğunda alınan radyasyon daha mı fazladır?
Evet, deniz seviyesinden yükseğe doğru çıktıkça artan kozmik radyasyon nedeni ile insanlar radyasyondan daha fazla etkilenirler. örneğin, 5 ve 10 km yükseklikteki 1 saat radyasyona maruz kalma Ankara’da aynı süre için ölçülen arkafon radyasyonuna kıyasla 20 ve 40 kat daha fazladır.
Kozmik ışınlar ve Radon gazı
Hangi yapay radyasyon kaynakları insanları en fazla etkilemektedir?
Tüm yapay kaynaklar dikkate alındığında, insanları etkileyen toplam radyasyonun %97’si hastalıkların tanısında kullanılan radyasyondan kaynaklanır. Endüstride kullanılan kaynakların katkısı %2, nükleer santrallerin ise %0,1 oranındadır.
Radyasyon içeren tüketici ürünleri var mıdır?
Evet, duman detektörlerinde, bazı floresan lambalarda, saatlerin fosfor kaplı akrep ve yelkovanlarında, seramiklerde ve gübrelerde çok az miktarda radyasyon vardır.
İyonlaştırıcı radyasyonun hangi tipleri vardır? özellikleri nelerdir?
İyonlaştırıcı radyasyon gama ve X—ışınları (fotonlar) ile alfa, beta parçacıkları ve nötronlardan oluşur. Bu radyasyonların özellikleri, şiddetleri (radyasyon demetini oluşturan fotonların, alfa veya beta parçacıklarının sayısı), enerjileri (demetteki her bir radyasyonun enerjisi), elektrik yükleri (fotonlar yüksüz, alfa parçacıkları pozitif, beta parçacıkları ise negatif yüklüdür) ve kütleleri ile ifade edilirler. Gama ışınları görünür ışık ile aynı özelliktedir ancak enerjileri çok daha yüksektir. Alfaların kütleleri betaların kütlelerinden 7.000 kat daha büyüktür. Beta parçacıkları serbest elektronlardır. Nötronlar da bir radyasyon türüdür ve nükleer reaktörlerde olduğu gibi bazı radyoaktif maddelerin bölünmesi sırasında salınırlar. Vücudu delip geçerler ve direkt olarak bir etki yaratmazlar, ancak etkileştikleri bazı maddelerden foton ve alfa radyasyonlarının salınmasına neden olurlar.
X-ışınları nedir? Yapay olarak nasıl elde edilirler?
Gama radyasyonu ile aynı özelliktedir, kaynağı atom çekirdeği değil elektron yörüngeleridir. X-ışın tüpleri ile farklı şiddet ve enerjilerde X-ışınları elde edilir ve tanısal radyolojik incelemelerde bu ışınlar kullanılır.
X-ışın sistemleri (Röntgen makineleri) en fazla kullanılan insan yapımı radyasyon kaynaklarıdır.
Radyasyonun şiddeti ne demektir?
Radyasyonun şiddeti ile aydınlanmada kullanılan lambanın gücü arasında bir benzerlik kurulabilir, ancak lambanın verdiği ışığın insan üzerinde biyolojik bir etki yaratması söz konusu değildir. Nokta şeklinde radyoaktif bir kaynak her yöne doğru radyasyon salar, bu kaynaktaki aktif çekirdek sayısı ne kadar fazla ise salınan parçacık sayısı yani şiddeti de o kadar fazladır. X-ışınları ise tüpten bir demet halinde çıkarlar, bu demetteki foton sayısı şiddetin bir ölçüsüdür.
X-ışınlarının şiddetlerini yağan yağmurun şiddetine benzetebiliriz.
Radyasyon dozu ne demektir?
Radyasyon ile ışınlanan bir madde ya da insan organında bu ışınlama sonucunda ne kadar enerjisinin soğurulduğunun bir ölçüsüdür.
Tüm iyonlaştırıcı radyasyonların madde ile etkileşmeleri aynı mıdır?
Hayır, etkileşmeler radyasyonların enerjilerine, türlerine, yüklerine, kütlelerine ve şiddetlerine (radyasyon demeti içerisindeki parçacık ya da foton sayısı) bağlı olarak farklılık gösterir. örneğin, beta parçacıklarının ortamdaki elektronlarla etkileşmelerini, birbiri ile çarpışan küçük bilyelerin etkileşmelerine benzetebiliriz (bu parçacıkların elektronlara eşdeğer olduğun hatırlayınız). Daha ağır olan alfa parçacıklarının etkileri ise çok daha fazladır (büyük bir top güllesinin çarptığı bilyeleri nasıl dağıtacağını hayal ediniz).
Elektromanyetik dalga özelliği gösteren, Gama ve X-ışın fotonları için de benzer mantık kullanılabilir. Dalgalar halinde de yayılan bu fotonların etkileşmeleri, çok küçük ve büyük deniz dalgalarının sahildeki kumları farklı savurmasına kabaca benzetebiliriz.
İyonlaştırıcı radyasyonlar nasıl durdurulurlar?
Alfa parçacıkları bir kâğıttan bile geçemezler, havada ancak birkaç santimetre ilerleyebilirler. Beta parçacıkları ise havada birkaç metre yol alabilirler, ince bir metal levha tarafından soğurulurlar. Gama ve X-ışınları ise enerji ve şiddetlerine bağlı olarak farklı kalınlıklardaki kurşun ve beton bloklarla ancak durdurulabilirler. Nötronların soğurulmasında ise etkileşmeleri sonucu radyasyon salınmasına neden olmayacak bâzı malzemeler (Bor gibi) kullanılır.
Alfa, Beta, Gama ışınları ve nötronların durdurulması
Güneşimiz de bir radyasyon kaynağı mıdır?
Evet, güneş enerjisini taşıyan fotonların büyük bir oranı iyonlaştır
ıcı özelliği olmayan düşük enerjili fotonlardır, dolayısıyla güneş ışınları derimizi ısıtırlar ancak iç organlarımız üzerine hiçbir etkileri yoktur. Ancak güneş ışığının çok düşük bir yüzdesi daha büyük enerjili ve iyonlaştırıcı özellikteki morötesi (ultraviyole) ışınlardan oluşur. Cildimizdeki güneş yanıkları ve hatta çok fazla maruz kalınması durumunda cilt kanserlerine bu fotonlar neden olurlar.
Radyasyonun varlığı nasıl anlaşılır?
İyonlaştırıcı radyasyon renksiz ve kokusuz olup insanduyu organları tarafından algılaması mümkün değildir. Radyasyonun şiddeti, enerjisi ve türü ancak özel tasarımlanmış detektörlerle algılanıp ölçülür.
Radyasyonun şiddetinin ve dozunun ölçülmesinde kullanılan bazı detektörler
İyonlaştırıcı radyasyonlar vücudumuz ile nasıl etkileşirler?
Dış bir kaynaktan vücudumuza gelen alfa ve beta parçacıkları derimiz tarafından durdurulurlar. Ancak bu parçacıkları salan radyoaktif kaynağın vücudumuza girmesi durumunda (solunum ya da beslenme yolu ile) salınan parçacıklar hemen iç organlarda soğurulacağı için etkileri çok daha fazladır. Gama ve X-ışınları ise enerjilerine ve etkileştikleri organa bağlı olarak soğurulur ya da vücudumuzu delip geçebilirler.,
Vücudun dış kaynaklar tarafından ışınlanması (solda), radyoaktif kaynakların vücuda girmesi (Alfa ve Beta kaynakları ortada, Gama ışınları sağdaki şekilde gösterilmektedir).
Radyasyon kontaminasyonu (bulaşması) ne demektir?
Sıvı, gaz veya toz halindeki radyoaktif maddelerin insan tenine bulaşmasına kontaminasyon denir. Bu maddelerin Alfa ve Beta radyasyonu salıcısı olması durumunda zararlı etkisi daha fazladır.
İnsanlar radyasyondan nasıl korunabilirler?
Kişinin radyasyon kaynağından uzaklaşması, kurşun, beton gibi koruyucu bir bariyerin arkasında durması ve kaynak yakınında mümkün olan en az süre kalması dış radyasyondan korunmanın en temel kurallarıdır. Kontaminasyon durumunda vücudun hemen yıkanması gerekmektedir. Radyoaktif maddenin solunum ya da sindirim yoluyla vücuda girmesi durumunda ise radyoaktif maddenin en kısa zamanda vücuttan atılmasını sağlayacak önlemler alınmalıdır.
Radyasyon korunmasında üç temel unsur; Radyasyon kaynağın yanında kısa süre kalınız, kaynaktan uzakta kalınız ve koruyucu paravan arkasında kalınız.
İyonlaştırıcı radyasyon hücrelerimizle nasıl etkileşir?
Radyasyonun hücre çekirdeğindeki DNA molekülü ile doğrudan ya da dolaylı etkileşmesi sonucunda;
a) Hücre canlılığını kaybedip vücuttan atılabilir.
b) Hücre zarar görür ama vücut tarafından tamir edilerek yaşamını normal olarak sürdürebilir.
c) Zarar görmüş hücre tamir edilemez, mutasyona uğramış olarak yaşamını sürdürür.
Radyasyonun insana zararlı etkilerinden mutasyona uğrayan bu DNA molekülleri sorumludurlar.
Radyasyonun etkisi ile mutasyona uğrayan DNA eğer vücut tarafından tamir edilmezse hücre bölünmeleri ile sonuçta kanser oluşabilir
Radyasyon dozunun yüksek olması ne demektir? İnsan üzerindeki etkileri nasıldır?
İnsan üzerinde bilinen bir etkiyi oluşturacak radyasyon, yüksek dozda radyasyon olarak ifade edilebilir. Yüksek dozdaki radyasyon çok sayıda hücrenin ölmesine neden olur ve sonuçta doku boyutunda hasarlar oluşur. Doku ya da organ hasarın oluşması için radyasyon dozunun bu doku ve organa göre değişen belirli bir eşik değeri vardır ve etkinin ne zaman ortaya çıkacağı önceden kestirilebilir. örneğin, deri yaralanmaları, saç dökülmesi, gözde katarak oluşması, geçici ve kalıcı kısırlık, sindirim sistemi bozuklukları ve ölüm radyasyonun artan dozlarındaki belirli değerlerinde ortaya çıkan etkilerdir.
Bir örnek olarak Japonya’nın Hiroshima ve Nagasaki kentlerine atılan atom bombaların etkisi verilebilir. Patlama noktası merkez alındığında 2 km’lik bir daire içerisinde radyasyonun seviyesi çok yüksekti. Ayrıca, bazı radyasyon kazalarında insanlar gene yüksek dozlarda radyasyon etkisinde kalmışlardır. Kanser vakalarının tedavisinde (radyoterapi uygulamaları) gene yüksek radyasyon dozları kullanılmaktadır.
Düşük seviyedeki radyasyon dozu ne demektir? İnsan üzerindeki etkileri nasıldır?
İç içe yaşadığımız doğal radyasyon miktarının biraz üzerindeki radyasyon dozları düşük dozdaki radyasyon olarak ifade edilebilir. Hastalıkların tanısında kullanılan radyasyon da bu seviyededir. Düşük dozdaki radyasyonunun etkisi yüksek dozlarda gözlenen etkilerden hesaplanır ve ancak olasılık ile ifade edilebilir Düşük doz radyasyonun insanda çok küçük bir olasılıkla kansere neden olması söz konusudur.
Düşük seviyedeki radyasyon dozunun kansere neden olabileceği nasıl anlaşılmıştır?
Radyasyonun insan sağlığına etkilerinin tam olarak anlaşılmadığı ve yeterli korunma önlemlerinin alınmadığı yıllarda, nispeten yüksek dozlarda radyasyonla çalışan insanlarda, radyasyonun kullanıldığı tıbbi incelemelerin yapıldığı hastalarda, bazı radyasyon kazalarında ve en önemlisi Japonya’daki atom bombasının etkisinde kalan kişilerde ortaya çıkan ilave kanser hastalarının sayısının artmasından anlaşılmıştır. Radyasyonun yüksek dozlardaki etkisinin benzer olarak düşük seviyedeki radyasyona uygulanması nedeniyle, düşük radyasyon dozlarının kanserojen bir etkisinin olduğu –bu olasılık çok düşük de olsa– kabul edilmektedir.
Ayrıca farklı radyasyon dozlarında yapılan hayvan deneyleri ve radyasyon biyolojisindeki bilimsel çalışmalar radyasyonun kanser etkisini doğrulamaktadır.
İlave kanser vakası ne demektir?
Doğal nedenlere (kötü beslenme, sigara, genetik, stres, vs. gibi) bağlı olarak ortaya çıkan kanser vakalarına ilave olarak radyasyonun neden olabileceği ekstra kanser vakalarının sayısıdır. Radyasyona maruz kalan (atom bombasından ve radyasyon kazalarından etkilenenler) ve kalmayan, ancak benzer hayat şartlarında yaşayan toplumlardaki kanser olgularının sayılarının karşılaştırılması sonucunda saptanır.
Düşük seviyedeki radyasyonun etkisi radyasyon dozuna nasıl bağlıdır?
Radyasyonun insanlar üzerindeki etkisi, radyasyon dozu ile doğrusal olarak artar, yüksek dozdaki radyasyon için saptanan bu ilişki düşük seviyedeki radyasyon dozu içinde kabul edilmiştir. Buna göre tek bir foton bile kansere neden olabilir, ancak bu olasılık son derece düşüktür. Son zamanlarda radyasyonun etkileri üzerine yapılan bilimsel araştırmalar vücudun düşük seviyedeki radyasyona karşı ciddi bir korunma mekanizması olduğunu ortaya koymuştur ve herhangi bir etkinin oluşabilmesi için -yüksek dozdaki radyasyon etkisine benzer olarak- bir eşik değerin aşılması gerektiği öne sürülmektedir. Ancak “emniyetli tarafta” olmak amacıyla halen tüm radyasyondan korunma kurallarında doğrusal-eşiksiz model kullanılmaktadır. Diğer taraftan, radyasyonla çalışan bazı topluluklardaki kanser vaka sayılarının, benzer ancak radyasyonla çalışmayan topluluklara göre daha az sayıda görülmesi nedeniyle bazı bilim insanları düşük dozda radyasyonun insan sağlığına yararlı olduğunu iddia etmektedirler.
Düşük seviyedeki radyasyonun kanser olasılığının çok az olduğunu nereden biliyoruz?
Radyasyondan korunma kurallarının hayata geçmesi ile radyasyonla çalışan insanlarda ilave kanser vakaları görülmemektedir. Ayrıca, dünyadaki ortalama doğal radyasyon seviyesinin 20-40 kat daha fazla olduğu bölgelerde (Brezilya’nın güzel plajları, İran, Çin gibi ülkelerdeki bazı yöreler) yaşayan insanlarda gene hiçbir artış yoktur.
Düşük seviyedeki radyasyonun neden olduğu kanser riski doğal nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan kanserle nasıl karşılaştırılır?
Gelişmiş ülkelerde doğal nedenlere bağlı olarak her 100 kişiden yaklaşık 40 kişi kansere yakalanmakta bunlardan 20-25 kişi ise maalesef ölmektedir (bu rakamların ülkeden ülkeye farklılıklar gösterdiği şüphesizdir). Düşük seviyedeki radyasyonun ilave oranı ise 100 kişide 1 civarında olup artan doz ile olasılık artar.
Bir kanser vakasına radyasyonun neden olup olmadığı anlaşılabilir mi?
Hayır. Radyasyona bağlı bir kanser, radyasyon etkileşmesinden yıllar sonra (2-30 ya da daha fazla yıl) ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle bir kanser vakasının radyasyondan mı yoksa doğal nedenlerden mi kaynaklandığını saptamak mümkün değildir.
Radyasyonun genetik etkisi söz konusu olabilir mi?
Kadın yumurtalıklarının döllenme öncesi veya sonrasında yüksek dozlarda radyasyona maruz kalması ile genetik etki söz konusu olabilir. Hamileliğin farklı dönemlerinde ve alınan radyasyon dozunun miktarına bağlı olarak gebelikte düşük, doğan çocukta sakatlık, zeka geriliği ve zihinsel sorunlar ile çocukluk çağı kanserleri ortaya çıkabilir.
Düşük radyasyon dozlarında genetik etki görülmekte midir?
Radyasyonun genetik etkisini insanlar üzerinde test etmek mümkün değildir. Teorik çalışmalar böyle bir etkinin çok düşük bir olasılıkla söz konusu olabileceğini öngörmektedir. Ayrıca, bazı hayvan ve bitki araştırmaları bu teorileri desteklemektedir. Ancak insanlarda henüz böyle bir etki görülmemiştir, Japonya’da radyasyondan etkilenen 70 000 kişinin çocuklarının yıllardır süren incelemelerinde hiçbir genetik etkinin ortaya çıkmadığı anlaşılmıştır.
İnsanlar radyasyonun farklı dozlarından aynı şekilde mi etkilenirler?
Hayır, kişilerin radyasyondan etkilenmesi radyasyon dozunun miktarına göre farklıklar gösterir.
Herkes radyasyondan aynı derecede mi etkilenir?
Hayır, bazı insanlar radyasyona karşı daha hassas olabilirler. Ayrıca çocuk ve gençlerin radyasyon riskleri daha yüksektir.
Radyasyonun insanın her organı üzerindeki etkisi farklı mıdır?
Evet. Bazı organlar örneğin, kan yapan organlar, üreme organları, deri, göz lensinin radyasyona karşı hassasiyeti daha fazladır.
Radyasyon hangi amaçlarla kullanılır?
Enerji üretiminde, tıpta hastalıkların tanı ve tedavisinde, endüstride ve insanın yaşam standardını etkileyen birçok sahada radyasyonu kullanıyoruz.
İnsan yapımı radyasyonun günlük hayatta kullanımı artmakta mıdır?
Evet. Gelişmiş ülkelerde yapılan istatistiklere göre insan yapımı radyasyonun toplumu ışınlama oranı doğal radyasyona göre 30 yılda %17’den neredeyse %50’ye yükselmiştir. Bu oranda medikal ışınlamaların katkısı %97’dir.
Medikal ışınlamaların oranı niçin daha fazla artmaktadır?
İyonlaştırıcı radyasyonun kullanıldığı teknikler son derece gelişmiş, yaygınlaşmış ve birçok hastalığın tanısındaki yararları vazgeçilmez olmuştur. Ayrıca incelemeler eski teknolojiye göre daha kısa sürede gerçekleşmekte, bu ileri teknoloji gittikçe daha yaygın kullanılmaktadır. Ancak, radyasyonun kullanıldığı incelemelerin bazı hekimler tarafından zaman zaman gereksiz yere talep edilmesi de söz konusu olmaktadır.
Radyasyon kanserin tedavisinde nasıl kullanılır?
Kanserin meydana geldiği organa ve kanserin tipine bağlı olarak farklı enerjilerde ve yüksek şiddette radyasyon demeti kanser odağına yönlendirilir. Amaç, kanser hücrelerinin bu radyasyonla öldürülmesi ancak çevredeki sağlıklı dokulara zarar verilmemesidir.
Hastaların aldıkları radyasyon dozları her X-ışın incelemesinde aynı mıdır?
Hayır, görüntülemenin yapılacağı vücut bölgesinin anatomik yapısına göre X – ışınlarının şiddet ve enerjileri değiştirildiğinden, incelemeye bağlı olarak radyasyon dozları değişir. örneğin, hastalar el, ayak incelemelerinde minimum, vücudun daha kalın olduğu göğüs ve karın incelemelerinde daha yüksek radyasyona maruz kalırlar.
Farklı organların X-ışın incelemelerinde farklı şiddet ve enerjide radyasyon kullanılır.
Modern X-ışın sistemlerinde hastalar daha az mı radyasyona maruz kalırlar?
Modern sistemlerde görüntüler özel detektörlerle bilgisayarda elde edilmektedir, röntgen filmi kullanılması yavaş-yavaş terk edilmektedir. Radyasyon dozlarının film kullanılmasına göre bir miktar azalması söz konusudur. Ancak bilinçsiz kullanımda bu dozların çok daha fazla arttığı da bir gerçektir. (Kişiler dijital fotoğraf makineleri ile istedikleri kadar çok görüntü almakta beğenmediklerini hemen silmektedirler).
Benzer radyolojik incelemeler için her hasta aynı radyasyon dozunu mu alır?
Hayır, farklı incelemelere benzer olarak hastaların kalınlığına göre de alınan dozlar farklılıklar gösterir. örneğin 70 Kg ve 1.70m boyunda bir hastanın karın filminde aldığı radyasyon dozu, aynı boyda ancak 90 Kg ağırlığında olan bir hastaya göre 1.5 – 2 kat daha azdır.
İri ve şişman hastalar X-ışın incelemelerinde daha fazla radyasyona maruz kalırlar.
Nükleer tıp incelemelerinde radyasyon kullanılmakta mıdır?
Evet, bu uygulamalarda gama radyasyonu salan radyoaktif maddeler uygun ilaçlarla kimyasal olarak bağlanıp vücuda verilerek (damar, solunum ve ağızdan sıvı olarak) kalp, beyin, tiroit vs. gibi organların görüntüleri elde edilir.
Nükleer tıp incelemelerinde hastaya verilen radyoaktif madde görüntülenecek organa yerleşir. Salınan gama ışınları özel detektörlerle algılanarak görüntüler elde edilir.
Hangi tanısal incelemelerde hastaların aldıkları radyasyon dozları en fazladır?
Bilgisayarlı tomografiler ve girişimsel anjiyografi, floroskopi teknikleri hastaların radyasyondan en fazla etkilendiği incelemelerdir Nükleer tıpta kullanılan bazı kalp incelemelerinde de dozlar yüksektir. Birçok radyolojik inceleme için hastaların alması gereken referans doz seviyeleri uluslararası bilim kuruluşları tarafından belirlenmiştir.
Girişimsel teknikler ne demektir? Niçin hasta dozları daha yüksektir?
Hastanın ameliyat edilmeden bazı hastalıkların X-ışın görüntülenmesi altında tedavi edilmesidir (örneğin tıkalı olan kalp damarlarının stent takılarak açılması). Dozların yüksek olması, incelemelerin uzun sürmesi ve görüntülemede kullanılan tekniğe bağlıdır.
Anjiyografi incelemelerindeki yüksek radyasyon dozları, hasta ve hekimlerin radyasyondan korunma konusunu bilhassa önemli yapar. Gerekli önlemlerin alınmaması durumunda hastalarda ciddi deri yaralanmaları ortaya çıkabilir.
Bilgisayarlı tomografide hasta dozları niçin yüksektir?
Klasik bir akciğer incelemesinde hasta 1 veya 2 yönden ışınlanır, tomografik incelemede ise hasta, etrafında 360 derece dönen bir X-ışın kaynağı ile sürekli ışınlanmakta ve ışınlama sahası –incelemenin amacına göre- hasta boyunca uzunlamasına devam edebilmektedir. Tomografik incelemede hasta dozu inceleme yapılan organa göre 100 – 800 akciğer incelemesindeki radyasyon dozuna eşdeğer olabilmektedir.
Bilgisayarlı tomografide hasta her yönden ışınlanmaktadır.
Radyoloji incelemelerinde hasta risklerine yönelik olarak sayısal bir değer verilebilir mi?
Alınan radyasyon dozuna bağlı olarak yaklaşık değerler verebiliriz. örneğin akciğer röntgeni için bu risk milyonda 2-3 dür. Yani aynı dozda akciğer röntgeni çektiren 1 milyon kişiden 2 ya da 3 kişinin bu radyasyon nedeniyle kanser olması söz konusudur. Burada dikkat edilmesi gereken önemli husus, 1 milyon kişiden %40’nın (400.000 kişinin) doğal nedenlerle zaten kansere yakalanması ve %20-25’nin de bu hastalık nedeniyle ölmesi beklenmektedir. Dolayısıyla radyasyona bağlı risk son derece düşüktür. Ancak radyasyon dozunun arttığı incelemelerde (bilgisayarlı tomografi ve girişimsel incelemeler) risk de artmakta ve hatta 1:1.000 ya da 1:2.000‘lere ulaşmaktadır.
Belirli bir tanısal incelemede kullanılan radyasyonun neden olabileceği kanser riskini nasıl saptarız?
İncelemenin yapıldığı organ, hastanın cinsiyeti, inceleme zamanındaki yaşı ve aldığı radyasyon dozunun bilinmesi durumunda kişinin yaşamı süresince kansere yakalanma riski kabaca hesaplanabilir.
45 Yaşında bir bayan hastanın bel rahatsızlığı için yaptırdığı tomografi incelemesindeki kanser riskini nasıl ifade edebiliriz?
Bu bayanın ömrünün geri kalanında herhangi bir kansere yakalanma olasılığı % 0.038’dir, bir başka ifade ile bu incelemeyi yaptıran 100.000 bayandan 38’inde radyasyona bağlı kanser ortaya çıkacaktır (2631 bayandan birinde). Ancak bu bayan için doğal nedenlere bağlı olarak (radyasyonla ilgisi olmayan) kanserin olasılığı %37.49’dur.
Bilgisayarlı tomografilerde bir akciğer görüntüsü nefes alıp verme süresinde alınmaktadır.
X-ışınları ile yapılan incelemelerde radyasyonun vücutta birikme etkisi söz konusu mudur?
Hayır, X-ışın incelemelerinde radyasyon dozları birikmez. Işınlamanın etkisi ışınlama süresince vardır. Ancak, yapılan her incelemede alınan her radyasyon dozu ayrı bir risk olarak değerlendirilir. Ancak radyoaktif kaynakların vücuda girmesi durumunda birikme söz konusudur.
Aynı miktar radyasyon dozunun tek seferde değil ancak farklı zamanlara bölüştürülerek azar azar alınması durumunda etki farklı mıdır?
Evet. Radyasyon etkisine bağlı olarak vücudun tamir mekanizması son derece hızlıdır. Bu nedenle yüksek miktarda radyasyon dozlarının uygulandığı radyoterapi incelemelerinde ışınlamalar arasında uygun zaman aralıklarının olması sağlanır. Ancak bu husus radyasyon dozlarının çok daha düşük olduğu radyolojik incelemeler için söz konusu değildir.
Tanısal incelemelerin hepsinde riskler her zaman bu kadar düşük müdür? Kanser riskinin ciddi olarak arttığı durumlar söz konusu mudur?
Kuşkusuz söz konusudur. İnceleme yapılan cihazın doğrulukla çalışmaması ve bu cihazı kullanan personelin yeterli eğitimi almaması durumunda aynı ve/veya farklı incelemeler için hasta radyasyon dozları neredeyse 10-20 kat artabilmektedir.
Tanısal incelemelerde yüksek doz radyasyona bağlı olarak hastalarda ciddi sağlık etkileri görülebilir mi?
Cihaz arızasına ya da ciddi bir kullanıcı hatasına bağlı olarak hasta sağlığını etkileyecek kazaların ortaya çıkma ihtimali vardır. Bu nedenle cihazların kalite kontrollerinin, bakım ve kalibrasyonlarının aksatılmadan bu konunun uzmanları tarafından yapılması ve kullanıcıların radyasyon korunması ile ilgili olarak gerekli eğitimi almaları gerekmektedir.
Bir X-ışın sisteminde ortaya çıkan arıza nedeni ile hasta kolunda meydana gelen çok ciddi deri yaralanması. Kazadan 3 hafta (solda) ve 6.5 ay (ortada) sonra ve cerrahi operasyondan sonraki görüntüler (sağda).
Çocuk hastalar için radyasyon kullanılarak yapılan incelemelerin daha fazla riski var mı? Eğer öyleyse ebeveynler ne yapmalılar?
Çocuklarda hücrelerin bölünerek çoğalması yetişkinlere göre çok daha hızlı olduğundan radyasyona hassasiyetleri daha fazladır ve bu nedenle riskler yetişkinlere göre daha yüksektir. Radyasyona bağlı kanser uzun bir süre sonra ortaya çıktığından, yetişkinlere göre daha uzun bir yaşam süresi olan çocuklarda gene bu riskler daha fazla olmaktadır. Ayrıca, bir çocuğun yaşamı boyunca sağlık nedenleri ile çok sayıda inceleme yaptırma olasılığının söz konusu olması her bir incelemede radyasyon korunmasının optimize edilmesini gerektirmektedir. Çocuklardan radyolojik teknikler istenmesi durumunda ebeveynler radyasyonun kullanılmadığı tekniklerin (MR, ultrason gibi) alternatif olup olmayacağını hekimlerden sorabilirler. Radyasyonla incelemenin şart olduğu durumlarda, incelemeyi gerçekleştirecek personelden radyasyon riskini azaltan tüm koruyucu önlemlerin alınmasını talep etmelidirler. Başta bilgisayarlı tomografi olmak üzere, çocuk hastaların incelemelerinde yetişkinler için belirlenen ışınlama protokolleri değil, radyasyon dozlarının azaltılmasını sağlayan özel protokollerin kullanılıp kullanılmadığını gene ebeveynler sorgulamalıdırlar.
Hamile bayanlar radyolojik inceleme yaptırabilirler mi?
Hamile bayanların, anne karnındaki bebeğin direkt olarak radyasyon de
meti içinde olmadığı radyolojik incelemeleri (kafa, göğüs, kol, bacak vs) -gerekli korunma önlemlerinin alınması şartıyla- yaptırmalarında bir sakınca yoktur. Bebeğin direkt olarak ışınlanacağı ve radyasyon dozunun daha yüksek olduğu incelemeler (karın bölgesinin tomografi ve floroskopi incelemeleri) tıbbi bir gereksinim yoksa hamilelik sonrasına ertelenebilir. İncelemenin zaruri olması durumunda anne karnındaki bebeğin minimum radyasyon dozuna maruz kalacağı bir teknikle yapılması gerekmektedir. Halen doğal nedenlere bağlı olarak sakat bebek doğumları %1-6 arasındadır, tanısal incelemeler için yüksek sayılabilecek bir radyasyon dozunun söz konusu olacağı bir incelemede (örneğin bir karın tomografisinde) bu olasılığın %0.012 yani 1:8.000 gibi çok düşük bir olasılıkta olduğunun belirtilmesinde yarar vardır. Gene doğal nedenlere bağlı olarak düşük oranı %15’dir. Bayan hastalar kendilerinden radyasyonun kullanılacağı bir incelenme istenmesi durumunda hamile olup olmadıklarını ya da hamilelik olasılıklarını mutlaka ilgili hekime bildirmelidirler.
Bebeğini emziren bir Bayan X-ışın incelemesi yaptırdıktan sonra süt vermeye devam edebilir mi?
Evet. Ancak vücuda radyoaktif madde verilmiş anneler için durum faklıdır
ve ilgili hekime danışılması gerekir.
Mamografi incelemelerinin radyasyon riski var mıdır?
Bugün doğan her 10-12 kız çocuğundan bir tanesinin ileriki yaşam
ında meme kanserine yakalanması beklenmektedir. Mamografi incelemeleri erken tanı için en önemli yöntemlerden bir tanesidir. Meme dokusunun radyasyon hassasiyeti birçok dokuya göre daha fazladır. Risk belki sıfır değildir ancak çok düşüktür. örneğin 40 yaşında mamografi incelemesi yaptıran bir bayan hastanın radyasyon nedeni ile meme kanserine yakalanma olasılığı 1.41/100.000dir, bu olasılık diğer kanserlerde dikkate alınırsa 8.3/100.000’e yükselir. Bu bayan hasta 45 yaşında bir mamografi incelemesi daha yaptırırsa meme kanser riski 2.5/100.000 olacaktır.
Birçok hastalığın tanısında radyasyon kullanımı gerekli midir?
Radyasyon ile yapılacak incelemelerde mutlaka tıbbi bir gerekçe olmalıdır ve sonuçta elde edilecek tıbbi yararın radyasyon riskinden fazla olması gerekmektedir. Radyasyon kullanmayan alternatif incelemeler öncelikli olarak düşünülmelidir.
Magnetikrezonans (MR) ve ultrason görüntülemesinde radyasyon kullanılıyor mu?
Hayır kullanılmaz.
Magnetikrezonans ve ultrason görüntüleme teknikleri bir çok durumda iyonlaştırıcı radyasyonun kullanıldığı tekniklere alternatif olabilirler.
Radyasyon kullanımı daha güvenli yapılabilir mi?
Kuşkusuz yapılabilir. Cihazları kullanan kişilerin eğitimi, bu cihazların doğrulukla çalışması, rutin kalibrasyon ve kalite kontrollerinin yapılması ve korunma kurallarına uyulması gerekli olan en önemli hususlardır.
Radyasyon içeren incelemelerin yapıldığı sağlık kuruluşlarına giden hastalar önce neye dikkat etmelidir?
Kuruluşun Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından lisanslandığına emin olmalıdırlar.
Radyasyonun kullanıldığı işlerde çalışanların riskleri yüksek midir?
Radyasyonla çalışanlar diğer çalışanlara göre daha fazla radyasyona maruz kalırlar. Bu kişiler için sınır radyasyon değerleri belirlenmiştir. İşyerinde gerekli radyasyondan korunma önlemlerinin alınması durumunda çalışanların maruz kalacakları radyasyon dozları hiçbir şekilde bu sınır değerlerin üzerine çıkmaz. Sınır değerlerin belirlenmesinde, bu radyasyon dozlarında söz konusu olacak risklerin, radyasyonun kullanılmadığı diğer işlerde çalışanların maruz kalabilecekleri riskler ile mukayese edilebilir seviyelerde olmasına dikkat edilmiştir.
Radyoloji ve nükleer tıp incelemeleri yapan hekim ve diğer çalışanlar ne derecede radyasyona maruz kalıyorlar?
Gerekli korunma tedbirleri alındığında hekim ve diğer çalışanların radyasyon dozlarının izin verilen sınırların çok altında kalması gerekmektedir. Ancak bazı girişimsel incelemeleri yapan hekimlerde radyasyon dozları çok daha yüksek olabilmektedi
Tanısal radyolojik incelemelerdeki radyasyon risklerini nasıl karşılaştırabiliriz?
Her insanın günlük yaşamında maruz kaldığı arkafon radyasyonu ile karşılaştırma yapılabilir: örneğin bir akciğer röntgen incelenmesinde alınan doz Ankara’da ölçülen 8-10 günlük arkafon radyasyonuna eşdeğerdir. Benzer olarak bir kol röntgeni 3 saat, diş röntgeni 1 gün, beyin tomografisi 1 yıl, tüm vücut tomografisi 6-10 yıl arkafon radyasyonuna eşdeğer olabilir.
Tanısal nükleer tıp incelemelerinde hastalar radyoaktif madde verildiğine göre riskler daha mı fazladır?
Radyolojik incelemeler ile benzer riskler söz konusudur. Hastaya verilen radyoaktif maddenin miktarı hastada radyasyona bağlı bir sağlık etkisi oluşturmayacak miktardadır. çocukların incelemelerinde çok daha düşük aktiviteler kullanılır. Örneğin tiroit incelemesinde alınan doz yukarıdaki örneğe benzer olarak Ankara’da 1 yıl, bir kalp incelemesinde ise 8 yıl yaşanması sonucunda alınacak arkafon radyasyonuna eşdeğerdir.
Nükleer tıp incelemesi yaptırmış hasta ne kadar süre radyasyon yayar?
Bu süre hem hastaya verilen radyoaktif maddenin aktivitesi ve fiziksel yarı ömrüne hem de bu izotopla birlikte kullanılan ilaca bağlı olarak yerleştiği organdan biyolojik atılımına bağlıdır. Örneğin, böbreklere yerleşen izotop + ilacın atılma süresi kemiklere yerleşene göre daha kısadır.
Japonya’daki atom bombası? Kanser ölümlerinin oranı nedir?
Japonya’da bombadan etkilenmiş olup takibi yapılan 100.000 den fazla kişiden 17.448 kişi daha sonraki yıllarda farklı kanserlerden ölmüştür. Bu ölümlerden radyasyonun neden olduğu sayı 853 kişidir (1958-98). Toplam 305 lösemi ölümünün 98 tanesi gene radyasyona bağlanmaktadır (1950-2002).
Çernobil kazasının sonuçları nedir?
Radyasyona bağlı ölüm sayısı 50 kişidir. Takip edilen 18 milyon kişiden çoğu çocuk olmak üzere yaklaşık 5000 kişide tiroit kanseri saptanmıştır. Tiroit kanseri nedeniyle ölenlerin sayısı 15 kişidir (2011). En fazla radyasyona maruz kalan 600.000 kişiden (temizlik işçileri, patlama esnasında reaktörün çok yakınında bulunanlar) 4.000 kişinin radyasyona bağlı olarak kanserden ölmesi beklenmektedir ancak, bu toplumda yaklaşık 120.000 kişinin de diğer nedenlerle kanserden ölmesi söz konusudur. Ülkemizde Karadeniz Bölgesi’nde Çernobil kazası nedeniyle kanser artışlarının olduğunu söylemek bilimsel açıdan mümkün değildir.
Japonya’daki reaktör kazası sonucu ortaya çıkan sızıntı ne kadar tehlikelidir?
Kaza akabinde radyasyona bağlı olarak ölüm olmadığı gibi hiç kimsede sağlık etkileri görülmemiştir. Japon toplumunda ve reaktör çalışanlarının büyük bir kısmında ölçülen radyasyon dozları düşük seviyededir. Bu düşük dozlara bağlı olarak kanser vakalarının görülmesi için süre henüz çok erkendir (kanserin radyasyon etkileşmesinden uzun bir süre sonra ortaya çıkabileceğini hatırlayınız). Ancak, ileriye yönelik olarak yapılan hesaplamalarda kanser olasılıklarının çok düşük olduğu ve olsa bile doğal nedenlerle ortaya çıkacak kanser vakalarından ayırt edilemeyeceği belirtilmektedir. Yüksek radyasyona maruz kalan çok az sayıdaki (yaklaşık 12 kişi) genç reaktör işçisinin ise düşük olasılıkla tiroid kanserine yakalanabilecekleri belirtilmektedir.
Ölüm ya da ağır yaralanma ile sonuçlanan başka radyasyon kazaları olmuş mudur? Olmuşsa esas nedenleri saptanmış mıdır?
Evet, endüstride ve radyoterapi uygulamalarında kullanılan radyasyon kaynaklarının neden olduğu bir çok kaza vardır. Genelde, radyasyon kullanan cihazların doğru çalışmaması ve eğitimsiz personel bu kazalara neden olmuştur.
<table”>
Yüksek dozda radyasyonun neden olduğu iki kaza sonucunda ortaya çıkan ileri derecede deri yaralanmaları
Dünyada ve Türkiye de Radyasyon kazaları sonucu ölen insanların sayısı nedir?
Dünyada 1944-2001 yılları arası 420 kaza meydana gelmiş ve 133 kişi ölmüştür. Türkiye’de 1955-2001 arası 17 kaza olmuş ancak ölen olmamıştır.
Nükleer reaktör yakınında oturan halk için radyasyona bağlı bir risk söz konusu olmuş mudur?
Hayır, farklı gruplar tarafından birçok nükleer tesiste yapılan çalışmalarda böyle bir riskin olmayacağı anlaşılmıştır.
Nükleer reaktörlerin bacasından radyoaktif madde salınır mı?
Evet, ancak bu radyasyon son derece düşük dozda olup çevreye bir zarar ver
mesi söz konusu değildir. Kömür yakan santrallerinde bacalarından da düşük miktarda radyoaktif madde salınmakta, bazı durumlarda bu radyasyonun miktarı aynı enerjideki nükleer santrale göre daha fazla olabilmektedir.
Elektrikle çalışan ev aletleri, televizyonlar bilhassa cep telefonları sağlığa zararlı mıdır?
Hayır. Bilhassa cep telefonları üzerine spekülatif bir çok haber çıkmaktadır. Telefonların kullandığı radyasyon, iyonlaştırıcı yani atomun elektronlarını koparacak enerjide değildir. Sadece çok küçük sıcaklık artışı söz konusudur. Bugüne kadar yapılan araştırmalarda insan sağlığını etkileyecek hiçbir bulguya rastlanmamıştır. Ancak bu bağlamda, bu tür etkilerin ilerideki yıllarda ortaya çıkıp çıkmayacağı sorusu sorulabilir; Yanıtı ise, söz konusu araştırmaların yıllardır birçok saygın bilimsel kuruluş tarafından ve birbirinden bağımsız olarak yapıldığı ve birbirini doğruladığıdır.
Hava alanlarında kullanılan tarayıcılar radyasyon salar mı?
Bazı tip tarayıcılarda radyasyon kullanılır, ancak insan üzerine herhangi bir sağlık etkisi yaratması söz konusu değildir. Tarayıcıdan geçen bir kişinin aldığı radyasyon 1-2 dakikalık uçak yolculuğunda alınan radyasyon kadardır.
Yaşamın diğer risklerine göre radyasyona bağlı olabilecek kanser riskini nasıl karşılaştırabiliriz?
Milyonda bir ölüm riski olarak; 40 yemek kaşığı tereyağı verilebilir, bunun anlamı 1 milyon kişinin hepsinin bir kez 40 kaşık tereyağı yemesi sonucunda aralarından sadece bir kişinin ölüm riskidir. Benzer olarak 100 adet kömürde pişmiş biftek yemek, sadece 1.5 tane sigara içmek aynı riske eşdeğer kabul edilebilir. Akciğer röntgeni incelemesinde bu olasılığın 2-3 kişi, bazı tomografik incelemelerde ise 1.000-2.000 kişi olduğunu hatırlayınız.
Risklerin karşılaştırılmasında kullanılan bir başka yöntem ise riskin “hayattan kaybedilen gün sayısı” olarak ifade edilmesidir; Günde 20 sigara içen bir kişinin hayatından 2.250 gün kaybolmaktadır, bu kayıplar %30 kilogram fazlalığında 1.300 gün, alkolizmde ise 130 gün olup akciğer röntgen incelemesinde ise 6 gündür. Belki de daha basit bir risk radyasyonla ne kadar iç içe yaşadığımıza örnek olması bağlamında muz meyvesinin içerdiği radyasyonla yapılabilir (muz tüketici ve üreticilerini korkutmadan!); Ankara’daki 1 günlük doğal radyasyona maruz kalma 60 muz, bir kol röntgenden alınan radyasyon dozu 10 muz ve bir beyin tomografi incelemesindeki doz 100.000 muz yemekle alınan radyasyon dozuna eşdeğerdir.
Referanslar
Birçok bilimsel makale ve aşağıda isimlerini verdiğim uluslararası bilim kuruluşlarının yayınları kullanılmıştır.
International Atomic Energy Agency (IAEA).
World Health Organization (WHO).
United Nations Scientific Committee on the Effects of Atomic Radiation, Sources and Effects of Ionizing Radiation (UNSCEAR Reports).
National Council on Radiation Protection (NCRP)
International Commission on Radiological Protection (ICRP).
National Research Council (BEIR Report)
American Association of Physicist in Medicine
European Community (EC)
Radiological Science of North America (RSNA)
Kaynak:Ankara üniversitesi Mühendislik Fakültesi,Fizik Mühendisliği Bölümü, Prof. Dr. Doğan BOR
Bilgi: Prof. Dr. Doğan BOR hocamızdan alınan izinle, makalesini paylaşıyoruz. Kendilerine paylaşımlarından dolayı teşekkür ederiz.